Üç-Dört Yaşındaki Çocuğunuzun Kişiliği

Yetişkinler gibi çocuklar da çok farklı ki¬şilikler sergilerler. Okul öncesi dönemiyle birlikte utangaçlık, dışa dönüklük, dayanıklılık, yüksek enerji, şefkat, duyarlılık, çılgınlık gibi özellikler ortaya çıkmaya başlar. Çocuğunuzda kendinizden parçalar göreceksiniz. Çocuğunu¬zun yalnızca mavi gözlerinizi değil, aynı zaman¬da kalabalıkta geri çekilme eğiliminizi de aldı¬ğını fark edeceksiniz. Ve çocuğunuzun size bü¬tünüyle yabancı özellikler sergilediğini hayretle izleyeceksiniz. Belki saatlerce yap-bozla ilgile¬niyor olabilir, tuhaf bir mizah anlayışına sahip¬tir ya da bir oyun ya da aktivite ilgisini çektiğin¬de herkesi etkileyen bir heyecan gösterebilir. Tüm bu özellikler doğuştan gelen tabiatının ya¬ni genetik özelliklerinin parçalarıdır. Çocuğunuzun belirli kötü özellikleri varsa, endi¬şelenmeyin: Üç dört yaş civarında edindiği kişilik ömür boyu sürmez. Küçük çocuklar hâlâ gelişimle¬rini tamamlamamışlardır ve çevrelerindeki dünya¬nın daha fazla farkına vardıkça kişilikleri değişecek¬tir. Saldırgan olmanın oyun arkadaşlarını kızdırabileceğini, çok çekingen olmanın dikkate alınmamak¬la sonuçlanacağını öğrenecektir. Çocuğunuz gide¬rek daha konuşkan ve dünyayla daha fazla etkile¬şim içinde olduğundan, doğuştan gelen belirli eği¬limlerin kendini göstermeye başladığını göreceksi¬niz ve bunlara dikkat etmek sizin daha iyi bir ebe¬veyn olmanıza yardım edecektir.

Çocuğunuz çok enerjikse; uzun süren sessiz, pa¬sif durumlarla karşılaşmasından, örneğin, mezuni¬yet törenlerinden, sinemalardan ve hatta kiliseler¬den kaçınabilirsiniz. Utangaç bir çocuk, öğretmen ve sınıfın tamamıyla kendisine yabancı gelebileceği anaokuluna başlarken ve benzeri yeni alanlarda çok fazla destek ve cesaretlendirmeye ihtiyaç duya¬bilir. Kolaylıkla sinirlenen bir çocuk potansiyel ola¬rak patlamasına yol açabilecek durumlardan (ayakkabılarını bağlamak gibi kendisi için yeni ve zor bir işin üstesinden gelmeye çalışırken) uzak durmak için sizin yönlendirmenize ve sabırlı olmayı öğren¬mek için yardımınıza ihtiyaç duyacaktır. Çocuğunuzu bir insan olarak tanımanız yalnızca yoğun bir gözlem değil, aynı zamanda zor olabile¬cek belirli bir tarafsızlık gerektirir. Aileler olarak, hepimiz çocuğumuzun mükemmel olmasını isteriz. Çocuğunuzun duygusal olarak heyecanlı ve başarmakta zorlanan yapısını kabul etmek size zor gele¬bilir veya çocuğunuz kısmen de olsa siz bazı temel yetersizlikler gösterdiğiniz için bir olaya adapte olmakta zorlanıyor olabilir. Çocuğunuzun saç rengini seçemediğiniz gibi heyecanlı yapısını da sizin bi¬linçli olarak yaratmadığınızı anlamanız önemlidir.
Ayrıca üç yaşında tatsız görünen bu özelliklerin, çocuğunuz büyüdükçe gerçekten değerli nitelikler olabileceğini aklınızda tutmalısınız. Çok enerjik, dı¬şa dönük bir çocuk, peşinden koşturan bir ebevey¬ne çok yorucu gelebilir, -ama çok enerjik, dışa dö¬nük bir yetişkin, örneğin, bir aktör olarak, uzun sa¬atler mesai ve halkın sevgisini gerektiren bir kari¬yerde çok başarılı olabilir. Uzun süreli bir gözlem, çocuğunuzun kişiliğini hoşgörüsüzce olumlu veya olumsuz olarak görmenizi değil, duruma göre daha iyi veya daha kötü olabilecek bir dizi özelliği anlamanıza yardımcı olabilir. En önemlisi, bu doğru işa¬retleri ne kadar iyi anlarsanız; öğrenmesine, büyü¬mesine ve olgunlaştıkça kendi heyecanlı yapısını anlama yeteneği kazanmasına o kadar yardımcı olursunuz. Bunu yaparak ona çok değerli bir hedi¬ye sunarsınız: Kendi kendinin farkında olmak.

Kibirli Bir Kendine Güven Geliştirmek
Okul öncesi çocuklar bir ağacın yaprakları gibi bir¬birlerinden farklı olmalarına rağmen, bu evrede ti¬pik olarak ön plana çıkan belirli ortak özellikleri vardır. En yaygın olanlarından birisi, kasıla kasıla yürümeleri, kendini beğenmiş güvenleridir. Çocu¬ğunuzun arkadaşlarıyla konuşmalarını dinleyin. Büyük olasılıkla kendinizi bir "en iyi yarışması" izliyor gibi hissedeceksiniz: "Ben gerçekten çok hızlı koşa¬bilirim.", "Öyle mi? Ben daha hızlı koşarım.", "Ben dünyadaki en hızlı koşan adamım." Yetişkin olduğumuzda, Kazandığımız deneyimle birlikte böbürlenmemiz de azalır. Diğer insanların böbürlenenlerden hoşlanmadıklarını fark elleriz; zaten genellikle de en güzel, en güçlü, en akıllı değilizdir. Alçakgönüllülüğü ve kendimizi çok fazla beğenmemeyi öğreniriz; bu özellikler uyumlu olmamı¬za ve sevilmemize yardım eder. Sonuç olarak ço¬cuklarımızın böbürlenmesi, genellikle olumsuz bir etki yaratır. Pek çok kez kendine övgüler yağdırdığı¬nı duyduğunuz çocuğunuzun sevilmeyen, kaba biri¬si olacağından endişelenebilirsiniz de.

Bu konuda rahat olabilirsiniz. Bu yaşlarda tipik olarak beliren böbürlenme, gelişimin normal bir parçasıdır. (En sessiz sakininden en sosyaline ka¬dar neredeyse her çocuğun aynı tür davranışı gösterdiği gerçeği daha nasıl açıklanmalı?) Çocuğunuz, bebeklikten beri oldukça büyük bir mesafe kat etmiştir ve kendi gücünü daha hiç böylesine yoğun hissetmemiştir. Aynı şekilde, sizin bütünüyle çok güçlü olmadığınızı anlamaya başlamaktadır ki, bu biraz korkutucu olmasına rağmen heyecan verici olabilir. Bir şeyleri çok sever veya bir şeylerden çok nefret eder; koşabiliyorsa asla yürümez; kendini eşit derecede gülmeye ve ağlamaya kaptırır, nere¬deyse her şeyi abartır: "Şu köpek neredeyse araba¬mız kadar büyüktü!", "Kilometrelerce yürüdük.", "Babam 1.80 boyunda."
Çocuğunuzun abartma merakı doğal olarak yetenekleri için de geçerlidir. Fakat bundan daha fazla¬sı vardır. Okul öncesi çocuklar ne kadar yükseğe zıplayabildiklerinden, kendilerini ne kadar iyi ifade edebildiklerinden ve ne kadar anladıklarından gerçekten etkilenirler. Ve herkesin de etkilenmesini beklerler; çünkü onun açısından kendisi farklıdır. Diğer insanların bakış açılarını anlamaya başlaması¬na rağmen, hâlâ gerçekte kendi çizgisinin, kendi dans edişinin, kendi evinin en iyi olduğunu hissede¬cek kadar benmerkezcidir. Çocuğunuz önündeki iki seneye doğru yol alır¬ken, kendi benmerkezciliğinden yavaşça sıyrılacaktır. Başka bir deyişle, çocuğunuzun "dünyanın-en- yüksek-noktası evresi" sadece bir evredir. Fakat yu¬muşak ve saygılı bir tutum önemlidir, çünkü kendi¬ni algılamasının oluştuğu bu önemli evrede, kendi¬sine değer vermesinin ilk tohumları atılır.

Yenilginin Üstesinden Gelmek
Okul öncesi çocukların kendilerine olan güvenleri bu denli fazla olsa bile, henüz çok hassas bir du¬rumdadır ve dünyayı daha iyi anladıkça, her şeyin en iyisi olmadıklarını fark ederler. Bu gerçek kendi¬lerine verdikleri değeri paramparça edebilir. Bisik¬lete binmeyi öğrenmek veya uçak maketi yapmak gibi yeni bir beceriye hâkim olmaya çalışırken, en¬gellenme ve hayal kırıklığı duygusu ortaya çıkabilir. Doğal mizacı ne kadar yenilgi kaldırabileceğini gös¬terir, ama en dayanıklı çocuk bile bazen patlama noktasına gelecektir. Çocuğunuz bir beceriyle boğuşuyorsa, şimdiden ne kadar çok öğrendiğini vurgulayarak ilerlemeyi değerlendirmesine yardımcı olun. Örneğin, boyama kitabındaki resimlerin içini boyamaya çalışırken si¬nirleri bozulan bir çocuğa, "Küçükken boya kalemi tutarken bile zorlanıyordun, bak şimdi kolaylıkla ya¬pıyorsun!" diyebilirsiniz. Kızma biraderde kaybeder¬se, borsada pek çok kez kazandığını veya babası¬nın son seferde kaybettiğini hatırlatarak, "Oyunlar¬da iyi değilim!" düşüncesini ortadan kaldırın.

Anaokulu ve sosyal toplantılar süresince çocuğu¬nuzun egosu hasara uğrayabilir. Orada pek çok farklı ve kendisinin muhteşem olmadığını düşünen insanlarla, yani yaşıtlarıyla bir araya gelecektir. As¬lında onlar, kendisinden daha iyi olduklarını düşü¬nebilirler ve bazı konularda gerçekten de öyle ola¬bilirler. Bir çocuğun seksek oyunundan, temizleme zamanına kadar her konudaki, "Ben en iyisiyim." id¬diasını savunmaya çalışmasından daha fazla bazı anlaşmazlıklar bekleyin. Daha saldırgan çocuklar en yüksek perdeden uzun uzun övündükleri için ga¬galama düzeni doğal olarak kurulmaya başlayacak¬tır. Daha olgun okul öncesi çocuklar büyüklük iddi¬asındaki düellolarına uzlaşma alanı bulabilirler. Bi¬ri, "Her ikimiz de en iyiyiz." diyecektir ve mutlu mutlu oynamaya devam edeceklerdir. Bazen de, müdahale edip, çözüm için arabuluculuk yapmanız gerekebilir- "Her ikiniz de çok hızlı koşucusunuz." veya "Her iki resim de güzel. Pınar'ın resminde kul¬landığı sarı rengini ve senin resmindeki yeşil rengi¬ni beğendim." Çocuğunuz verdiğiniz yanıta üzülebilir. Doğal olarak her konuda en iyisi olduğunu düşünmenizi ister. Fakat diğer çocukların yaptıklarının da değeri olduğunu öğrenmesi gereklidir. Bu, zor bir derstir, fakat eğer şefkatle öğretilirse, rekabete dayanan okul evresi boyunca kendisine yardımcı olacak bir dersi, diğer insanların başarılarının Kendi yenilgileri anlamına gelmediğini anlayacaktır.
Övünme Konusunu Ele Almak
Övünmekten hoşlanmamanız çocuğunuzun böbür¬lenmelerini dinlemenizi zorlaştırabilir. Bir bakıma içten içe bundan hoşlanabilirsiniz de. Çocuğunu¬zun bu davranışını ele alışınızı mizacınız belirle¬mektedir. Coşkulu ve kendine güveni olma eğilimindeyseniz, çocuğunuzun öfke uyandıran övün¬melerine bile güler geçersiniz. Daha utangaç ve içe kapanıksanız, küçük bir kutlama niteliğindeki ifade, sizi utandırabilir. Her iki şekilde de, çocuğunuzla etkileşime geçti¬ğinizde mizacınızın oyuna geldiğini ve tepkinizi yu¬muşatmanız gerektiğini anlamanız önemlidir. Çocu¬ğunuzu kabullenerek, "Evet, oyunda en iyisi sen¬din." demeniz en iyi yaklaşım olmamakla birlikte, "Böbürlenme! Bu hiç hoş değil!" gibi çocuğu baltalayan ifadeler de doğru yaklaşım değildir. Övmeye değer nitelikleri vurgulayın: "Tüm şarkıları söyleme tarzınla gurur duyuyorum." Ve bu kadarla bırakın.
Ben Olmak Nasıl Bir Şey?
Koştuğumda, bacaklarım sanki inanılmaz bir hızla hareket ediyor. Giderken aşağı bakıp onları izlemekten hoşlanıyorum. Dünyada daha hızlı koşan baş¬ka biri olamaz. Resim yaptığım zaman, sayfadaki renklerden gurur duyuyo¬rum. Bu bana büyük bir başarı hissettiriyor. Çorbamı içerken bir damla bile damlattığımda, kendimi çok mutlu hissediyorum. Bir kaşığı kullanırken ne ka¬dar başarılı olduğuma inanabiliyor musun? Birileri bir çocuk hakkında konuştuklarında, genellikle benimle ilgili ko¬nuştuklarını düşünüyorum. İnsanların diğer çocuklara dikkat ettiklerine inan¬mak benim için bir hayli güç. Yapabildiğim her şeye ilgi duyuyorum ve her¬kesin de ilgi duymasını bekliyorum. Benim yaptığım şeylerden gururlandığı¬nızı bilmek muhteşem bir şey. Tüm yeni numaralarımı sana tekrar tekrar gös¬termeye bayılıyorum.

Bazen üzgün, hayal kırıklığına uğramış veya kızgın olabilirim. Bir oyun¬da kaybedersem veya tırmanma oyunu oynarken düşersem, birden kendimi gerçekten küçük bir çocukmuşum gibi hissediyorum. 0 zaman beni rahatlat¬mana ve kendimi iyi hissettirecek bir şey söylemene ihtiyacım oluyor. Genel¬likle bu fazla uzun sürmüyor, çünkü çok enerjim var, mutlu ve aktif olmayı seviyorum. Aslında, çoğu zaman ben olmaktan gerçekten hoşlanıyorum.
Mizaç Uyuşmazlıklarının Üstesinden Gelmek
Çocuğunuzla her etkileşime geçtiğinizde, her ikini¬zin mizacı da sonucu etkiler. Bazı ebeveynlerin ço¬cuklarıyla doğal bir uyumu vardır, çok fazla uyuş¬mazlık olmadan uyumu yakalarlar, güçleri ve zayıf¬lıkları çarpışmaktan ziyade tamamlayıcıdır. Ama en azından bazı alanlarda uyuşmazlıklarınız olabilir. Bazen siz ve çocuğunuz gerçekten kendi iyiliği¬niz için çok fazla benzer davranabilirsiniz. Her iki¬niz de inatçıysanız karşılıklı keçi gibi davranırsınız veya her ikiniz de ilginin merkezi olmaktan hoşla¬nırsınız. Bazen de onun davranışını anlamakta zor¬lanabilirsiniz. Çünkü sizin davranış biçiminizden ol¬dukça farklı davranabilir. Sosyal bir hayatınız varsa, utangaç çocuğunuzun yeni durumlara uyum sağla¬ması için zaman ayırmak konusunda sorun yaşaya¬bilirsiniz. Bir projenin tamamlanmasını baştan sona izlemekten hoşlanıyorsanız, ağır kanlı çocuğunu¬zun bir faaliyetten diğerine geçmesini izlemek sizin için zor olabilir.

Çocuğunuz bu yeni yaşın kişiliğini geliştirdiği ev¬reye girerken kendinizi birkaç dakikalığına sorgula¬mak iyi bir fikirdir. Kendinize farklı durumlarda doğal tepkinizin nasıl olacağını sorun. Balonun en gü¬zel kadını olmaktan mı hoşlanıyorsunuz, yoksa ke¬nardan izlemeyi mi tercih ediyorsunuz? Yeni du¬rumlara kolaylıkla uyum sağlayabiliyor musunuz yoksa bu zaman mı alıyor? Sıcağa, soğuğa veya yüksek seslere karşı duyarlı mısınız ya da çevreniz¬den bihaber misiniz? Zamanınızı hareket halinde geçirmekten mi hoşlanırsınız yoksa daha çok otu¬rup kitap okumayı mı tercih edersiniz? Kendi mizacınızı anlayarak ve çocuğunuzun mizacıyla uyumunu görerek, olası uyuşmazlık alanla¬rından ve uyum alanlarını istismar etmekten kaçı¬nabilirsiniz ve kendi kişisel eğilimlerinizi bir kenara bırakarak çocuğunuzun kendi yolunu bulmasına izin vermelisiniz.